Ticaret olduğu sürece para birimleri de hep oldu. Başlangıçta bu para birimleri gerçek değere sahip coinler veya tokenlerden oluştu. Çoğu zaman bu tokenler altın veya gümüşten yapıldı.
Bununla birlikte zaman geçtikçe hükümetler bu coinlerin değerli olmayan sembolik tokenlerle değiştirilmesi durumunda gerçek altının bu hükümetler tarafından kontrol altına alınabileceğini fark etti. Gerçekte tuttukları altın rezervlerinden çok daha büyük bir değere sahip token üretmeleri mümkündür.
Bu para basımı için bir lisans olup bu kavram tanıtıldığından beri söz konusu lisanstan oldukça fayda sağlandı.
Nihayetinde dünya hükümetlerinin kendi çıkarlarını korumak için para birimini kontrol etmeleri gerekiyor.
Daha sonra kripto para birimi ortaya çıktı ve para biriminin sembolik doğası tamamen yeni bir seviyeye yükseldi. Mevcut durumda iddia edilen değeri temsil edecek fiziksel bir metaryal bulunmuyor ve hükümetler bu para biriminin yaratılması ya da kullanılması ile ilgili hiçbir yetki ve kontrolü elinde bulunduramadıkları için büyük endişe duyuyor.
Bu durumun devam etmesine izin verilmeyeceği öngörülüyor; çünkü hükümetlerin fonlarına güvendiği vergi tabanını açıkça tehdit etti ve bir ulusun servetinin “denetleyicisi” olarak güçlerine meydan okuyor.
Hükümetlerin kendi fonları için dayandıkları vergi tabanını açıkça tehdit ettiği ve bir ulusun servetinin “denetleyicisi” olarak güçlerine meydan okuduğu için bu durumun sürmesine izin verilmeyeceği düşünülüyor.
Kripto para bir süredir “bir şey” olsa da ancak şimdi onun değeri ve temsil ettiği tehdit yetkililer tarafından tanınmaya başlandı.
Burada Yeni Zelandada IRD kripto para birimi tutanları araştırmaya başladı ve ABDdeki IRS de bu tür insanları ağlarına dahil etmeye çalışıyor.
IRD kripto para birimi ile uğraşan şirketlerin müşterilerinin detaylarını teslim etmesini talep etmek için hükümet tarafından kendilerine verilen gücü kullanıyor.
“IRD vergi mükelleflerinin gelir vergisi yükümlülüklerini yerine getirmelerine en iyi nasıl yardımcı olabileceğimizi bulabilmemiz için Yeni Zelandadaki kripto varlık ortamına ilişkin anlayışımızı geliştirmek için bu bilgileri istiyor.”
IRDnin kripto para biriminin para birimi değil mülk olarak değerlendirildiği zaman bunu vergi uyumu perspektifinden incelemesi son derece ilginç bulundu. NZde sermaye kazancı vergisi olmadığına göre kripto para birimi bulundurmak gelir vergisi yükümlülüklerini (bir araba veya ev sahibi olmaktan daha fazla) nasıl etkiler?
Bu veriler kriptonun vergi durumunu değiştirmek amacıyla mı derleniyor?
ABDde IRS kripto konusuna aynı bakış açısıyla yaklaşıyor. Bir para birimi yerine bir varlık olarak görüyor. Bu nedenle satın alınan fiyattan daha fazla bir fiyata satıldığı zaman tutulan değer artsa dahi bir kazanç vergisi ödeniyor.
IRSnin kriptoyu bir varlık olarak ele alması sahip oldukları coinin değerindeki ani bir düşüş nedeniyle zarara uğrayan herhangi birinin etkin bir şekilde bir sermaye kaybı talep edebilmesi ve bunu diğer vergi yükümlülüklerine karşı dengeleyebilmesi gibi nedenlerle dezavantaj olarak görülüyor.
Burada Yeni Zelandada kripto para birimi olmayan durum IRDnin banka mevduatlarına ödenen faiz veya döviz kurlarındaki dalgalanmaların neden olduğu servetteki artışlar gibi gerçekleşmemiş bir değer artışını vergilendiremeyeceği anlamına geliyor.
Kripto paranın vergi makamları için bir zorluk teşkil ettiğini söylemek gerekiyor. Bununla devletin cüzdanına maksimum derecede fayda sağlayacak bir yol bulmak için çaba sarfediliyor.