2019 yılını bitirmeden önceki iki yazıdan birincisinde şu ana kadar blokzincir ve kripto para anlamında gelişmeleri bir hatırlayalım isterseniz.
Önce Türkiye’den başlayayım: Türkiye’de benim de bizzat şahit olduğum ve yatırımcılarına sürekli ikazda bulunduğum bir çok kripto para denemesi yapıldı. Her seferinde yaptığım uyarı şuydu: “paraya yatırım yapılmaz parayla yatırım yapılır.”
Ancak çabucak zengin olma hayali kamu tarafından konunun net anlaşılamaması elbette bu topraklara özgü dolandırıcılık davranışları bir çok projenin doğmadan ölmesine sebep olduğu gibi ciddi zararlar da yarattı. Ancak yine de Türk insanının kripto paralara karşı ilgisinin azalmadığı da gözüküyor.
Şöyle ki daha önceki yazılarımda da birkaç defa belirttiğim gibi kripto paraya yatırım yapanlar veya elinde bulunduranlarla ilgili bir anket yapıldığında Türkler sıralamanın en başında yer alıyor. Demek Amerikalıların yaşanan kazalara ve kayıplara rağmen uzay çalışmalarından vazgeçmediği gibi Türkler de zararlara ve dolandırıcılıklara rağmen kripto para özleminden vazgeçmiyorlar.
Diğer taraftan gelişmiş ülke vatandaşlarının kripto para ilgisi gelişmiş ülkeler kadar değil. Belki de bu gelişmenin arkasında ulusal paralarına güven ve para politikasını idare eden kurumlara duyulan itibar olabilir. Mesela Hindistan’da vatandaş döviz almasın diye ATM’lere Nakit para konmaması sonucunda kripto paralar zirve seviyeleri görmüştü. Demek ki gelişen ülkelerde yaşanan terslikler kripto para talebini artırıyor. Ancak anonim ya da otonom ürünlere olan ilginin sadece bu sebepten kaynaklandığını düşünmüyorum.
Çok bulutlu kendinden otomasyonlu sistemler yavaş yavaş üretim teknolojilerinde egemenliğini ilan ederken yaşam biçimlerimizin üzerinde de etkili olmaya başladı diyebilirim. Yani bahsettiğim gelişme mavi ya da beyaz yakalıların yerine robotların ve yapay zekanın gelmesi değil sadece. gen yüzyılın belki de en önemli refah göstergesi olan konut ve otomobil sahibi olma trendini de değiştirecek gibi gözüküyor bu gelişmeler.
Yani bir malın maliki olmanın bir zamanlar çok büyük önemi vardı ama bugün paylaşımda olmanın önemi giderek artıyor hiçbir konuda bir otoriteye ihtiyaç duyulmayacak bir dönem giderek yaklaşıyor.
Aslında biz bunu 2000 li yılların başında televizyonlarda yaşamaya başladık. Herhangi bir konuda otorite ya da bilgi sahibi olmadan kişiler diledikleri gibi ve diledikleri konuda yorum yapmaya hak kazanmışlardı. Bu durum kimseyi rahatsız etmedi aksine bazen eğlenceli bazen de gürültü koparan sonuçlar yarattı. Sosyal medya ve popüler kültür de bu trendi güçlendiren unsurlar oldular diyebilirim.
Diğer taraftan bilgisayar oyunları da sanal bir hayat yarattı diyebilirim. Hangi yaşta olursa olsun birçok kişi gerçek hayattan çok bu sanal hayatta yaşamayı tercih ediyorlar. Hatta bu sanal ortamdan kopmamak için “sanal gerçeklik” şeklinde yeni sıfatlar bile uyduruldu. Sonra iş büyüdü arttırılmış gerçeklik ortaya çıktı. Yaratılan bu yeni dijital dünyanın içinde sanal alışveriş değerleri kullanılmaya başlandı ve bazıları şaka değil gerçek dünyada da değiş tokuş edilir hale geldiler.
Gerçek dünyanın muhafazakar kurumlarının sanal dünyanın sürekli değişen ve gelişen kurumlarına ve enstrümanlarına karşı dayanması çok zor. Zaten dayanamıyorlar da.
Özetle aşırı mevzuatın inovasyonu öldürmesi tecrübeyle sabit iken kripto paraları ve blok zinciri regülasyonlarla kontrol etmeye çalışmanın da beyhude bir uğraş olduğunu görüyorum. Sanıyorum yeni Dünya ve yeni düzen otoritelerin koyduğu değil toplumun koyduğu anonim kurallarla yola devam edecek.
Gelecek hafta 2019’un son paylaşımı için görüşmek üzere…