Satoshi Nakamoto, dünyanın en ünlü teknik incelemesini yazarken Bitcoin (BTC) madencilik sürecini tanımladı. Yeni kripto paraların basılmasının, proof-of-work yoluyla gerçekleşeceği belirlendi. Bu doğrulamayı gerçekleştirmek ve kripto para madenciliği yapabilmek için bilgisayarların karmaşık matematiksel hesaplamaları çözmesi gerekiyor.
Bitcoin madenciliğinde enerji kullanımı
Başlangıçta çok fazla madenci olmamasına rağmen, bu durum ilk Bitcoin boğa koşusundan önce değişti. Madenciliğin artmasını takiben rekabeti sağlayacak makinelerin maliyetinde de keskin bir artış oldu. Daha da önemlisi, işleme ve soğutma için enerjiye ihtiyaç duyan yeni makinelerle birlikte enerji talebi patladı. Bitcoin madenciliğine olan talep arttıkça enerjiye olan ihtiyaç da arttı. Cambridge Bitcoin Elektrik Tüketim Endeksi (CBECI) verilerine göre BTC madenciliğindeki enerji kullanımı yılda 116.71 terawatt/saate ulaştı.
Son zamanlarda sosyal medyada ortaya çıkan bazı fenomenler, Bitcoin’i, fosil yakıt enerjisi kullanımından kaynaklandığı iddia edilen bir artışla ilişkilendiriyor. Cambridge Üniversitesi tarafından Eylül ayında yayınlanan bir araştırmaya göre ortaya çıkan sonuçlar şunlar:
Hidroelektrik, bir numaralı enerji kaynağı olarak listeleniyor ve ankete katılan hasher’ların yüzde 62’si madencilik operasyonlarının hidroelektrik enerjiyle çalıştığını belirtiyor. Enerji kaynaklarının yüzde 38’ini kömür, yüzde 36’sını doğal gaz ve kalan yüzde 26’sını temiz enerji oluşturuyor.
Bitcoin’in karbon ayak izi
Yakın zamanda Galaxy Digital tarafından yayınlanan bir başka anket, Bitcoin’in enerji kullanımını bankaların ve altın madenciliğinin enerji kullanımıyla karşılaştırıyor. Belgeye göre altın sektörü yılda 240,61 TWh, bankacılık sistemi ise 263,72 TWh kullanıyor. Daha endişe verici olansa, yalnızca ABD’de, kullanılmayan bağlantılı cihazların bir yılda harcadığı elektrikle, Bitcoin ağını neredeyse iki yıl beslemek mümkün. Rapora göre BTC’nin enerji tüketiminin, küresel enerji üretimi ve israfı ile karşılaştırıldığında söylendiği kadar alakalı olmadığı açık. Bitcoin’in çevresel etkisini tartışırken odaklanmamız gereken şey, üretimi sırasında kullanılan enerjinin çoğunun yüksek karbon üretmesidir.
Bilimsel dergi Joule tarafından 2019 yılında yayınlanan verilere göre, Bitcoin’in karbon ayak izi 22 ila 22,9 metrik ton CO2 arasında. Neyse ki, Bitcoin’in bıraktığı karbon ayak izini dengelemenin basit yolları var. Varlıkların tokenleştirilmesiyle, bazı şirketler karbon kredilerini tokenleştirmeyi seçti. Böylece kripto para endüstrisinde olan herkes madencilik makinelerinde kullanılan elektrik enerjisi üretiminin neden olduğu etkinin azaltılmasını kolaylaştırdı. Çevre sorununun sadece fosil yakıtların kullanımının azaltılmasıyla çözülmeyeceğini belirtmekte fayda var. Madencilik sürecinde, herhangi bir atık ve gereksiz karbon emisyonunu azaltmaya odaklanırken, üretilen enerjinin kullanımını optimize etmek daha da önemli.
Çevreci bir Bitcoin geliştirmek
Uzmanlara göre Bitcoin (BTC) daha ziyade bilgi işlem gücü ile ilişkili olduğundan madencilik yoluyla enerji tüketiminin önümüzdeki yıllarda çok artması beklenmiyor. Bu nedenle, 116.71 TWh’lık miktarın bir süre sabit kalması bekleniyor. Çevreci bir Bitcoin ağı hedefine ulaşmak için kripto madenciliği şirketleri, karbon kredisi token’ları satın alarak ve daha az fosil yakıt kullanımını teşvik ederek üzerlerine düşeni yapabilirler. Bitcoin’i veya madencileri, üretilen enerjinin diğer %99,54’üne göz yumarken çevreyi bozmakla suçlamak, en hafif tabirle, haksızlıktır.
Bitcoin, üçüncü şahıslar tarafından dayatılan sınırlamalar veya yasaklardan bağımsız olarak sonsuza kadar gidebilir. Bu kripto paranın, sıradan ve imtiyazsız bireylere onurlu bir yaşam sağlamak, paranın değer kaybetmesini önlemek, satın alma gücünü garanti altına almak ve yaşam kalitesini yükseltmek için yaratıldığını hatırlatmak önemlidir.
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için bizi Twitter’da, Facebook‘ta ve Instagram‘da takip edin ve Telegram ve YouTube kanalımıza katılın!
