İbni Haldun’a atfedilen “Coğrafya kaderdir” vecizesini hiç sevmiyorum. İtirazını yitirmiş boyun eğen bakış açısını kabul edemiyorum. “Yaygınlaşmış yanlış az bilinen doğruya yeğ tutulur” anlamına gelen “Galatı meşhur lügatı sahihten evladır” sözüne de itiraz ediyorum. Her kime aitse bu içinde “pes etmişlik” var.
Coğrafya kader olsaydı dünya fındık üretiminin üçte ikisini yapan Türkiye’nin yıllık fındık ihracatı 17 milyar dolar iken fındığı ithal edip markalaştıran Nutella’nın yıllık cirosu 10 milyar doların üzerinde olmazdı.
Karar vermemiz lazım. Sütü “süt” olarak mı satacağız yoksa ona hikâye kazandırıp Hershey’s gibi pahalı bir dondurmaya mı dönüştüreceğiz? Somut ekonomiden soyut ekonomiye geçemediğimiz sürece ağlaşmaya devam ederiz.
Ürünleri fabrikalarda üretebilirsiniz ama markaları ancak zihinlerde oluşturabilirsiniz. “En büyük en uzun en derin en fazla” gibi niceliksel hedeflerin peşinden mi gideceğiz yoksa “en iyi” olmaya çalışıp niteliği mi hedefleyeceğiz.
Bilançoyu fabrika ve arsa gibi somut duran varlıklarla büyüterek gidilecek yer kalmadı. Amazon dünyanın en büyük kitapçısı ama mağazası yok. Airbnb dünyanın en iyi konaklama hizmetlerinden birini sağlıyor ama gayrimenkulü yok. Uber dünyanın en hızlı ve en uygun ulaşım imkânını sağlıyor ama aracı yok.
Udemy dünyanın en önemli çevrimiçi (online) eğitim şirketlerinden biri ama sınıfı yok. Yeni ekonomiye önce “zihinsel” olarak uyum sağlamamız gerekiyor. Bunu da kalıpları yıkmadan yapabilmek mümkün değil.
Yerli ve milli totolojisiyle yatıp kalktığımız bir ülkedeyiz ama ihracatımızın yaklaşık üçte ikisi ithal girdiden oluşuyor. Hidrolik üretebiliyoruz ama onun üretiminde kullanılan CNC tezgâhının evrensel standartlara uygun yazılımını yapamıyoruz. Hidrolik üretmek için “kas gücü” gerekirken yazılım “zihinsel güç” istiyor.
Blokzincir işi külliyen değiştiriyor
Blokzincir iş dünyasında kayıt defteri tutma işini külliyen değiştiriyor. Üstünde “organiktir” etiketi olan domatesi alırken midenizde “ya organik değilse” diye kasılma hissetmeyeceksiniz birkaç yıl sonra. Çünkü alacağınız domatesin tohum halinden market rafındaki haline kadar olan yolculuğunun kayıtlarını tahakküme dayalı bir merkez tutamayacak. Bunun yerine kayıtlar mutabakata dayalı çalışan çok sayıdaki terminalde saklanacak hakikati (domatesin geçmişini) değiştirmek mümkün olmayacak. Karşı taraf riskinden kaynaklanan güven bunalımı ortadan kalkacak.
Silikon Vadisi’nin bankacılığa soyunduğu günlerdeyiz. Yedi buçuk milyar nüfusu olan Mavi Gezegen’de iki buçuk milyar kullanıcı hesabı olan kimin sırtının kıllı olduğunu kimin kime özelden yürüdüğünü bilen Facebook dijital para çıkarıyor. Adı Libra ve değeri 1 dolara sabitlenecek olan bu dijital para ile kullanıcılar birbirleriyle “kişiden kişiye” ödeme yapmak suretiyle ticaret yapabilecek.
Peki kripto paralar…
Kripto paraların “ödeme aracı” olarak kullanımı giderek yaygınlaşıyor. ABD’ye para transferi için 2 gün beklemeye gerek yok artık 1000 dolarlık swift için onlarca dolar komisyon ödemeye gerek yok artık para gönderimi için bankacılık sisteminin açılış kapanış saatlerini de beklemeye gerek yok artık.
1.0 2.0 ve 3.0 ile insanın kas gücüne “yapay güç” eklenmişti. Yapay güç hortumdan sulama motoruna geçiştir. 4.0 ile de “yapay zekâ” ekleniyor. Yapay zekâ sulama motorundan akıllı sulama sistemlerine geçiştir. İnsan müdahalesine gerek kalmadan hangi nem düzeyinde ve saat kaçta devreye gireceğini geçmişteki verilerden öğrenen sulama sistemlerini konuşuyoruz artık.
Katma değeri yüksek olduğu için bir dönem çok pahalıya alıcı bulabilen tercümanlık hizmetini artık Google çeviri bedava sağlıyor. Yakında mali müşavirlik işini de makineler yapabilecek. Tek tek sıralamaya gerek yok yapay zekânın hangi iş kollarını öldüreceğini. “Verimli” işleri robotlara cobotlara chatbotlara swarmbotlara ve nicelerine teslim etmek zorunda kalırken ekmeğimizi giderek daha “verimsiz” daha “yüksek katma değerli” ciddi anlamda “karmaşık” olan ve “çok aşamalı düşünme” gerektiren işlerden kazanmak zorunda kalacağız. Hikâye yazma işi bizde olacak. Soyutlaştırma işi bizde olacak.
Yeni ekonomi “T” tipi şirket yapılanması ve insan gelişimini gerektiriyor. “T”nin dikey kısmı bir alanda “başkalarını size bağımlı kılacak” ölçüde derinleşmeyi (uzmanlaşmayı) temsil ediyor. Yatay kısmı ise farklı disiplinlere de hâkim olmayı ifade ediyor. Sosyolojiden anlayan iktisatçı ve edebiyatı güçlü avukat kalabalıkların arasından sıyrılacak.
Ne bekliyoruz? Bugün kendiniz için ne yaptınız?