Yaşamımız süresince aile ile başlayan güven duygumuz hayatta birey olarak var olduğumuzu hissedebildiğimiz andan itibaren kurum devlet ve medya şeklinde bir genişlemeyle yol katediyor. Varlıklarımızı korumak adına finansal kurumlara devletin arkamızda olduğunu bilmeye medyanın doğru bir şekilde bilgi aktarmasına kadar çoğu konuda sınıfta kaldığımız bir COVİD-19 süreci geçirdik ve geçirmeye devam ediyoruz.
Günümüzde bu üç alanın da hepsine duyulan güvenin ortadan kalktığını söylemek mümkün. Bu salgın sırasında şunu gördük ki;
1.Kurumlar bizi tamamen başarısızlığa uğrattı.
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi herhangi bir düzeyde tepki vermeye hazır değildi. Dünya Sağlık Örgütü gerçek yardım ve rehberlik sunmak yerine öncelikle Çinin gönül rahatlığıyla ilgilendi. Gıda ve İlaç İdaresinin politikaları evde yapılan testleri yasakladı. Hastanelerde yerel “COVID buluşmalarını” zorlayarak Amerikan halkına tamamen zarar verdi.
2. Hükümet ve özellikle politikacılar başarısız oldu.
Federal hükümet açıkça karışıktı. İlk başta trilyonlarca dolara mal olan havayolları için (Çine hava yolculuğunu açık tuttu) para tasarruf etmeye başladı. Etkisiz hale getirilmiş ajanslar kafa karıştırıcı ve çelişkili bilgileri yaydı; hiçbir planı ekipmanı stratejisi olmadığı gibi bilime ya da sabit verilere dayanmıyordu. Bu krizin tamamen partizan olmayan doğası özellikle politikacılar için zarar verdi. Amerikan halkı her iki taraftaki politikacıların son birkaç aydır sahte politik savaşların ritüelleşmiş bir Kabuki tiyatrosu performansıyla meşgulken birkaç hafta sonra milyonlarca insanın yaşam ve ölüm faktörü haline gelen konulara kesinlikle dikkat etmediklerini açıkça hatırlattı.
3. Medya başarısız oldu.
Medya öncelikle krizi tamamen kaçırdı. Kamuoyunu virüsün “sadece grip” olduğu hikayesine inandırmak suretiyle açıkça tehlikeli ve yanlış bilgi yaydı. Pandeminin hızlı ve üstel büyümesi medyanın alışkın olduğundan çok daha hızlı bir gerçeklik kontrolü sundu ve profesyonel kariyerlerinde hiç tecrübe etmedikleri tehlikeli derecede yetersiz hikayelerin yazarları “araştırma” ve “gerçek kontrol” sonuçları için sert bir hesap verebilirlikle karşı karşıya kaldılar. En başta doğru cevapları araştırmak için disipline sahip olmakla bilinen medya kamuoyuna açık bir şekilde bilgi verememesi sonucu yaygın bir güvensizlik ile karşılaştı.
İlk günlerine geri dönen kripto endüstrisi anlatısında her zaman bir kıyamet günü kasvetine sahipti. Sonuçta hükümetlere medyaya ve kurumlara işlerini iyi yapabilmeleri için güvenebiliyorsak neden herkes bu kriptografik eşler arası merkezi olmayan bir finansal ağa ihtiyaç duyar ? Sonuç olarak şu anki gerçekliğimiz günümüzde olan distopik bir gelecekte hazırlanmak zorunda oldukları kripto para meraklılarının her zaman korktuklarına rahatsız edici bir şekilde yakın.
Teknoloji meraklısı halkın doğal tepkisinin son krize benzemesini bekleyebiliriz: “Sizin için neyin iyi olduğunu bildiğimiz için bize güvenin” diyen her merkezileşmiş kurum için merkezsizliğin insanların gerçekten güvenecekleri bir alternatifi olması o dağıtık ağın “kaynak kodu” ve çalışma ağındaki herkes tarafından görülebilir ve geliştirilebilirliği görmeye başlayacağız.
Eski modellerin böylesine nahoş bir başarısızlığını gördükten sonra kamuoyunu liberter çözümlere kaydırmamız için gereken katalizör olabilir.
Bu bilim araştırma ve en önemlisi veri ve gerçeklere dayanan bir akıl çağı doğuracaktır. Saygın itibar profesyonel ve finansal ağlara katılan bireyler daha önceki nesillerin görmediği hız ve entelektüel derinlik ile çevrimiçi bir konsensüse ulaşabilir ve politikalar yürürlüğe koyabileceklerdir. Belki de COVID-19 sonrası dünyada en kalıcı pozitif değişiklik olacaktır.