Konuya yabancı olanların sıklıkla yanılgıya düştüğünün aksine “smart contracts” yani “akıllı sözleşmeler” ile kastedilen yeni bir olgu, yeni bir kavram veya yepyeni sözleşme teknolojisi değildir. Aksine, kavram, ilk defa 1994 yılında, Nick Szabo tarafından, ifa aşamasında insan iradesinden arındırılmış ve kendi kendini ifa edebilen sözleşmeler fikri olarak açıklanmış, akademik olarak incelenmiş, isimlendirilmiş ve tartışmaya açılmıştır. Aradan geçen, uzun sayılabilen bir zama geçtikten sonra, akıllı sözleşme kavramının yeniden gündeme gelmesi, inceleme, araştırma ve tartışmalara konu olmasının sebebi Blokzincir teknolojisi ve Bitcoin’in ortaya çıkmasını takiben geliştirilen Ethereum’dur .
Bu makalede, “Ethereum ve Akıllı Sözleşmeler”in inceleme konusu olarak seçilmesinin temel sebebi, Ethereum’un akıllı sözleşme kavramını gündeme taşıyan bu etkisinin ve aralarındaki ilişkinin sonuçlarının teknoloji ve hukuk ekseninde analiz edilmesidir. Teknolojinin ilerlemesi, elektronik ticaretten, kripto paralara kadar pek çok alanda olduğu gibi sözleşmeler alanında da etkisini göstermektedir. Zamanla somutlaşan bu etki, sözleşmelerin kurulması ve ifası dahil olmak üzere art arda aşamalarda karşımıza çıkmakta; tarihi oldukça eskiye dayanan sözleşmeler hukukunun temel özelliklerinin, gelişen teknolojilerin ve bunları sağladığı olanakların ışığında gözden geçirilmesine yol açmaktadır.
Kıta Avrupası Hukuk sisteminde ve dolayısıyla Türk Hukuku’nda, sözleşmeler alanındaki yasal düzenlemeler oldukça eskidir. 19. yüzyılın başlarında Avrupa Hukukunda yapılan kodifikasyonları takip eden Türk hukuk sistemi, temelinde nerdeyse 100 yılı bulan yasal düzenlemelerle, hatta belki daha eskisine bakılacak olursa Roma Hukuku’ndan bugüne gelen sözleşme teorilerinin etkileriyle değişen dünyadaki sözleşme ihtiyaçlarını yönetmeye, karşılamaya çalışmaktadır. Buna mukabil, bugün yaşadığımız dünya nüfus, ulaşım, tarım, ticaret, eğitim, iletişim ve finans başta olmak üzere her konuda, teknoloji ile birlikte baş döndürücü bir değişim içerisindedir.
Bugünün hayatında her şey hızlı bir değişim ve dönüşüm süreci yaşamakta, bu durum ortaya çıkan yeni teknolojilerin ve bunları sunduğu imkanların her sektörde olduğu gibi hukuk alanında da dikkate alınmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Aslında yalın perspektiften bakıldığında; internet, telekomünikasyon, yazılım gibi alanlarda son 20 yılda ikinci, üçüncü, dördüncü versiyonlarını yaşadığımız teknolojik devrimler söz konusudur.
İnternet ile başlayarak bir çok yönden devam eden bu yeni teknolojik gelişmelerin her biri, tarihin kronolojik sıralamasında, çağları açıp kapatan değişimler veya devrimler seviyesindedir. Ne var ki bunların aşırı hızlı, seri, ilişkili şekilde ilerlemesinden ve gerçekleşmesinden ötürü on yıllar içinde adeta çağlar defalarca değişirken, devrimsel reformlar yaşanırken, çağları açıp kapamaya dahi fırsat bulunamadığını söylemek abartılı olmayacaktır.
Bu değişim ve dönüşüm hukuk alanında da bir süredir somut şekilde gözlemlenmektedir. Zira, teknolojide yaşanan gelişmelerin ortaya çıkardığı olanaklar, sözleşmelerin; akdedilmesinden ifasına, sözleşme tiplerinden bunların içerdiği hükümlere kadar, teknolojiden bağımsız kalmasına, uzak durmasına, aynı şekilde muhafaza edilmesine olanak vermemektedir. Yeni teknolojiler vesilesiyle, telefonlar, saatler, binalar, şehirler gibi sözleşmelerin de akıllanması, böylece akıllı sözleşmeler, teknolojik sözleşmeler şeklinde yeni versiyonlarının ortaya çıkması ve tartışılması kaçınılmazdır.
Akıllı sözleşmeler fikrinin temelinde, aracılara olan ihtiyacın ortadan kaldırılması ve sözleşmenin kendi kendini ifa etmesi sayesinde tarafların birbirine güvenmek zorunda olmaktan kurtarılması ihtiyacı yatmaktadır. Sözleşmenin yapılması aşamasında ve ifasına dair karşı tarafa güven ihtiyacını ve aracılara yönelik gereksinimi ortadan kaldırma fikriyle akıllı sözleşmeler konusunu bugünkü anlamıyla gündeme taşıyan ve somutlaştıran ise Ethereum olmuştur. Bu sebeple önce Blokzincir ve ardından Ethereum, çok da yeni bir kavram olmayan akıllı sözleşmeleri yeniden gündeme taşımıştır.
Akıllı sözleşmeler kavramını anlamak ve hukuken değerlendirebilmek için öncelikle Blockzincir, Bitcoin ve Ethereum kavramlarını kısaca ve karşılaştırmalı şekilde incelemek, ardından akıllı sözleşmelere neden ihtiyaç duyulduğunu göz önünde bulundurarak, bu sözleşmelerin hukuki yapısını, özellik ve sakıncalarını değerlendirmek gerekir. Zira, bugün akıllı sözleşmeler konusunun yoğun ve yaygın şekilde inceleme, araştırma ve yatırımlara konu edilmesini sağlayan unsurlar anılan terimlerdir.
Akıllı sözleşme kavramının ve Ethereum ile ilişkisinin anlaşılabilmesi için öncelikle Blokzincir, Bitcoin ve Akıllı Sözleşme kavramlarını mümkün kılan bu teknoloji ve unsurları kısaca ele almak gerekir. Zira Ethereum ve Smart Contracts kavramları, aralarındaki ilişkiyle birlikte, bir anda ortaya çıkmış değildir. Bunlar, öncelikle, 1990’lı yıllarda başlayan ve sonrasında hızlanarak devam eden teknolojik çalışmaların ve gelişmelerin etkisiyle ortaya çıkıp şekillenenen Blokzincir ve Bitcoin’in devamında yapılan geliştirmelerin sonuçlarıdır.
Bitcoin ve son birkaç yıldır tüm dünyada yediden yetmişe herkesin hakkında bilgi sahibi olduğu Kripto Paralar, Blokzincir adlı yazılımdan oluşurlar. Yani burada Blokzincir üzerindeki bilgisayar kodları Kripto Paraları oluşturmaktadır. Blokzincir, ağ üzerinden, çok sayıdaki kimliği bilinmeyen kişi tarafından güvenli şekilde tutulabilen, değiştirilemezlik özelliğine sahip veri tabanıdır . Bu veri tabanında, veriler birbirine ardışık şekilde bağlanmış dijital işlemlere ait veri bloklarından oluşur .
Blokzincir, Satoshi Nakamoto tarafından, ilk olarak 2008 yılında, eşler arası doğrudan para transferi makalesi ile ortaya konulmuştur. Bu makaleden hemen sonra Blokzincir ve Bitcoin kavramları hayatımızda kendilerine kalıcı bir yer edinmiştir. Bu noktada, bu iki kavramı hemen birbirinden ayırmak gerekir. Blokzincir ve Bitcoin çoğunlukla birbiriyle karıştırılmakta, birbirinin yerine kullanılmaktadır. Halbuki bu ikisi biribinden farklı kavramlardır.
Kısaca açıklamak gerekirse; Bitcoin, Blokzincir üzerindeki bir para birimidir. Diğer bir ifadeyle Bitcoin dijital bir varlık birimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bitcoin’in temelindeki teknoloji ise Blokzincir’dir. Blokzincir teknolojisinde, ağ üzerinde Blokzincir ağına giren kullanıcılar, birbirlerindeki bilgi ve verileri görebilmektedir.
Bunun yanı sıra kullanıcılar, diğer kullanıcıların işlem ve işlem eşlerini de görebilmekte, inceleyebilmekte ve onaylayabilmektedir. Dolayısıyla bu teknoloji, 1990 yılından sonra ortaya çıkan, ağ üzerinde kullanıcıların arasında doğrudan dijital veri transfer yapma olanağı veren dosya paylaşım programı dediğimiz programın altyapısına benzerlik arz etmekte; dağıtık şekilde, farklı bilgisayarlarda, aynı verilerin, ağdaki kullanıcılar tarafından görülebilmesini ve onaylanabilmesini sağlayan bir teknoloji sunmaktadır.
Bu açıkamaların ışığında ele aldığımızda; Blokzincir teknolojisi, bloklardan oluşan bir zinciriifade eder. Blokların içerisinde ise işlem verileri ve bilgiler bulunmaktadır. Bu işlemler veya veriler ağdaki diğer kullanıcılar tarafından, doğruluk bakımından onaylandıklarında, örneğin; %51 kullanıcı tarafından onaylandıklarında, daha önceki blok ile bir araya getirilir ve bir bütün halinde şeffaf, değiştirilemez, sabit ve denetlenebilir bir zincir şeklinde Blokzincir’in ortaya çıkmasını sağlarlar .
Makalenin devamı için tıklayınız. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1485641