”Her bir Çinli bir parmak uzun giyerse Manchester dokuma fabrikalarına yüzyıllarca yetecek bir pazar bulunur.” Böyle çalışır sömürgeci İngilizin duygulardan arındırılmış pragmatik devlet aklı. Londra dünya siyasetinin en önemli şehirlerindendir. Aynı zamanda hem mevduat bankacılığının hem de faize hassas katılım bankacılığının başkentidir. Londranın “Canary Wharf” bölgesi ise finans kapitali yöneten altın çocukların çalıştığı bölgedir. “Ürkek ceylan” diye nitelendirdiğim sıcak paranın yönetildiği yer burasıdır.
Sıcak para “fırsat penceresini” gördüğünde bizim gibi yüksek risk içeren haliyle yüksek getiri potansiyeli sunan ülkelere girer. Önce yerel para birimine geçer hisse senedi ve devlet tahvili alır hedeflediği getiriyi yakaladığında çıkıp gider. Kaypak paradır. Ezcümle gelirse kur düşer giderse kur yükselir. Böyle okuyun.
Yıllarca danışmanlık verdim Londra’daki bu akbabalara. Masaya oturduğumda papağan gibi ezberden başlardım Türkiye hikayesine. Kamuda mali disiplin derdim artık sizlere ömür. Avrupa Birliği çıpası derdim o masa devrileli çok oldu. Güçlü bankacılık derdim halen güçlü ama sorunlu alacakları çok yükseldi eski cazibesini de yitirdi.
Niye anlatıyorum bunları?
Kurun üç vakitte neden 8526419 olacağını veya nasıl 3181419’a gerileyeceğini anlatanların ortalıkta dolandığı günlerdeyiz. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Kurun kaç olacağını bilen kişi henüz anasının karnından çıkmadı. Çantacıları dikkate almayarak başlayabilirsiniz mesela. Ama bilimsel verilere bakarak ekosistemin etkili aktörlerini takip ederek “bence”siz akıl yürütebilirsiniz.
Kurun (haliyle faizinenflasyonunreel sektör bilançolarının..) önümüzdeki haftalardaki grafiğini çizecek aktörleri beraber inceleyelim bugün. Köşe yazılarımı genelde devrik cümlelerle ve grafiksiz yazarım. Bu yazıya mahsus olacak şekilde prensibimi ihlal edeceğim. Amacımız birlikte “öğrenerek” analiz etmek olsun maddeler halinde yazacağım. Sonuna kadar yürüyün benimle. Ne güzel demiş bilge “ben oldum demek ben öldüm demektir.”
Türk varlıkları ucuz mu?
Borsa üzerinden değerlendireceğim. Hemen “Hocam bizim borsa ile işimiz yok” demeyin. Borsada işlem gören şirketlerimizin durumu ile işlem görmeyenlerin durumu aynı. İçindeyim hepsinin ciğerini biliyorum.
Türk varlıkları ucuz. Hem de çok. Bu yargıya nasıl varabiliyoruz? Borsamızın üçte ikisi yabancı sermayenin elinde. Bu nedenle borsayı “yerli” gözlüğüyle değil “yabancı” gözlüğüyle değerlendirmelisiniz. Borsa endeksini alın ve dolar kuruna bölün karşınıza borsanın dolar cinsinden fiyatı çıkacak. Hadi yapalım endeksin ve dolar kurunun Cuma kapanışı sırasıyla 96.485 ve 579. Buna göre borsamızın Cuma kapanış fiyatı 16.664 dolar oluyor. Aşağıda borsanın dolar cinsinden uzun vadeli grafiği bulunuyor geçmişle kıyaslamasını yapmanız mümkün.
Endeksin son yıllarda ne kadar hırpalandığı gün gibi ortada. Türk varlıklarının geçmişe kıyasla ucuz olduğunu söylemek mümkün. Şimdi de benzerlerimizle (gelişen ekonomiler) kıyaslayalım. Mavi biziz kırmızı da arkadaşlarımız. Aşağıdaki grafik benzerlerimizden ne boyutta “olumsuz” yönde ayrıştığımızı gösteriyor. Bu grafik “nereye ne kadar para yatıracağına karar verecek” akbabaların da önünde duruyor. Türkiye’nin benzerlerine göre de “ucuz” olduğunda mutabık kalmışızdır.
Ucuz olmamız gelmeleri için yeterli mi?
Gerekli ama yeterli değil. Ucuz etin yahnisi yenmez. Hikayesi olmayan ürün ucuz olsa da alıcı bulamaz. Şimdi yabancının (Londra diye okuyun) Türkiye’yi nasıl gördüğüne bir bakalım. İşte burada CDS göstergesini incelemeniz gerekiyor. CDS “kasko primi” gibidir. Geçen yıl ne kadar çok kaza yaptıysanız bu sene o kadar yüksek kasko primi ödersiniz. Ülkemizin kasko primini aşağıda bulabilirsiniz.
Halen çok yüksek olmakla birlikte eğilimin düşüş yönünde olduğunu hepimiz görebiliyoruz. CDS geçen Cuma 400’ün bile altına geriledi. Demek ki yabancı nezdindeki risk algımızda düşüş var. Hiç şüphesiz ki bunda İstanbul seçimlerinde millet iradesinin tecelli etmesi etkili oldu. İki risk unsurundan (23 Haziran ve ABD ile yaşanan S400/F35 gerilimi) biri atlatılmıştı ama buna rağmen yabancı ucuz Türkiye’ye yüksek iştahla gelemiyordu. Şimdi aşağıdaki grafiğe bakmanızı istiyorum. Sıcak yaz günlerinde soğuk suda duş almayı denediniz mi hiç?
Yabancının Türkiye’ye giriş teşebbüsüdür bu. Nedeni de “ya ambargo gelirse” kaygısıdır.
(yukarıdaki görselin alındığı link: https://medium.com/aparikh111/thejamesbondshowerthescottishshowercallitwhatyoumay72b4eaf0ece8 )
Peki Osaka’daki görüşmelerden sonra su girilebilecek kadar ılık hale geldi mi?
Görüşmeleri yorumlarken temkinli olmak gerekir. Kimin kayığına binerse onun küreğini çekenlere göre ABD ile olan kriz “savuşturuldu.”
Kriz “şimdilik ertelendi” demek daha doğru olacaktır. ABD savunma bakan vekili Shanahan’ın 6 Haziran tarihli “Türkiye S400 füzelerinden vazgeçmezse F35 alamaz” temalı çirkin mektubunu unutmayalım. O mektubun içindeki ABD Kongresi “demokratı ve cumhuriyetçisi ile bu işe karşı” vurgusunu zihinlerimizden çıkarmayalım. O mektubun “soba sıcak dokunursan yanarsın” minvalinde yazıldığını Türkiye’nin S400 alımını daha sert ambargo uygulayabilmek için “uyarımıza rağmen bilerek ve isteyerek yaptı” konumuna taşımayı amaçladığını hatırlatalım. Trump’ın dostane davranan “iyi polis” Kongre’nin hasmane davranan “kötü polis” olduğunu asla unutmayalım. Trump’ın Türkiye’nin hava savunma sistemi talebini haklı bulduğunu açıklamasının amacının bizim hakkımızı teslim etmek olmadığını iç siyasete yönelik bir hamle olduğunu atlamayalım. Ortak basın açıklamasında “yaptırım işi karışık” diyerek yaptırıma karar verecek organı (Kongre) etkileyemeyebileceği sinyalini verdiğini unutmayalım. İyimser olmayalım temkinli iyimser olalım. Londra sermayesi de bu şiar ile hareket edecektir. Su belki buz gibi değil ama gene de soğuk.
Kura etkisi nasıl olur?
CDS üzerinden yabancıyı takip etmelisiniz anlık bir veridir size zararı olmaz faydası olur. Ama kurun yönü açısından bir kritik aktör daha var. Yurt içinde yerleşik gerçek kişiler… Vatandaşı kastediyorum. Çarpıcı bir grafik ile başlayalım. Aşağıda döviz mevduatların bankalardaki toplam mevduatlar içindeki payı görülüyor. Buna dolarizasyon deniyor ulusal paraya ve ekosisteme duyulan güvensizlik diye de okunabilir.
Oran olarak baktık büyüklük olarak da inceleyelim. 2009 krizinde vatandaşa döviz kredisi yasağı getirildi. Birey olarak döviz kredisi alamıyorsunuz. Haliyle vatandaşın bilançosunda döviz borcu yok. Buna karşın bankalarda 1059 milyar dolar büyüklüğünde döviz mevduatı var. Yastık altı ve çelik kasalardaki (bankacılık dışı döviz mevduatı) dövizleri de eklerseniz vatandaşın kurda 8 mi yoksa 3 mü beklediğini anlarsınız. Bu hesaplarda çözülme olursa kurda gevşeme olur. Bu da ikinci kritik aktördür.
Temkinli iyimserlik söz konusu olursa kurda hangi seviyeleri takip etmek lazım?
Yatırım tavsiyesi yok. Beraber inceliyoruz. Aşağıda dolar kurunun 200 günlük hareketli ortalaması bulunuyor. Önemli bir teknik göstergedir. Önce uzun vadeli grafiğe bir bakın.
Şimdi de kısa vadelisine bakalım
Temkinli iyimserlik senaryosunda yerliden de döviz satışı gelirse 576’dan sonraki kritik destek 555’tir (kırmızı çizginin ima ettiği).
Bu yazı finansal okuryazarlığa katkı amacıyla yazılmıştır. Gündemdeki gelişmeler ışığında ekosistemin kritik aktörlerini tanıtmak hedeflenmiştir. Birikimlerinizi değerlendirirken youtube kanalımdaki “Marko Paşa’ya Sorduk Dolarda Başa Baş Noktası Nasıl Hesaplanır?” videosunu izlemenizi hararetle tavsiye ederim. Link: https://www.youtube.com/channel/UCFXnaShCdcQ6A0UrrlLZpA
Son söz: Amerika gibi bir dostun varsa düşmana ihtiyacın olmaz.
Burada yer alan yatırım bilgi yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti aracı kurumlar portföy yönetim şirketleri mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.