Dün bir televizyon programında bana şu soru soruldu: “Dünyanın her yerinde Hükümetler Merkez Bankalarına yüklenmeye başladı bunun sebebi nedir ?”. Benim de dikkatimi çeken bu durumun elbette birçok açıklaması var.
Merkez Bankalarının kuruluş felsefesi ve temel görevlerine baktığımız zaman yukarıdaki sorunun cevabını rahatlıkla verebiliriz:
Kamu Kurumları ve Hükümete Karşı Banka Görevi
Bankaların Bankası ve Düzenleyici Kuruluş Görevi
Para Arzını Kontrol Etme Görevi
Döviz Kurunun İstikrarı Görevi
Fiyat İstikrarı Görevi
Finansal İstikrar Görevi
Bu görevlerin sayısını artırmak mümkün. Ancak Merkez Bankalarının yukarıdaki görevlerin bazılarını tek başına değil başka kurumların yardımıyla yaptığı bir gerçek olarak karşımızda dururken başka kurum veya piyasa enstrümanlarının da benzer görevleri yapabilme kabiliyetinden de haberdarız.
Finansal İstikrarı tek başına değil Düzenleyici Otoriteler yardımıyla sağladığı gibi elindeki enstrümanlarla da fiyat istikrarını tek başına sağlamasının mümkün olmadığı görülüyor.
21. yüzyıla geldiğimizde Merkez Bankalarının hükümete ve kamuya borç verme işinin kanunlarla bertaraf edildiği de bilinen bir gerçek. Hazinenin Merkez Bankasından kısa vadeli avans kullanma hakkının çok uzun zaman önce kalktığını hatırlayalım. Ancak geçenlerde “Yedek Akçe” meselesiyle tekrar gündeme geldi. Yine de kamu artık finansmanı Merkez Bankalarından değil vergileriç borçlanmaplan ve proje kredileri yoluya sağlıyor. Sıkıştığı zaman da IMF devletlerin imdadına yetişiyor.
Her ne kadar para arzını elindeki enstrümanlar sayesinde kontrol etmeye çalışsa da artık başarılı olamıyor. Özellikle gelişen ülkelerde “ulusal para politikası” uygulama imkanı kalmadı.Faizler düşse para ya dövize kaçıyor ya da ülkeden çıkıyor ve para arzı daralıyor faizler yükselse bu sefer döviz girişi oluyor ve para arzı genişliyor. Yani arzulanan sonucun tam tersine sonuçlar ortaya çıkıyor. Döviz Kurlarında istikrarı sağlamaları zaten mümkün olamıyor. Çünkü ulusal paranın değerini belirleyen hikayeler Merkez Bankaları tarafından yazılmıyor.
Madem ki Merkez Bankaları ne fiyat istikrarı ne de para arzı üzerinde tam olarak kontrol sağlayamıyor o zaman elde tek bir fonksiyonu kalıyor. “Fonlama maliyetini düşürmek ya da yükseltmek”. Maalesef politika faizleri yoluyla burada da kesin bir sonuç elde edilmesi imkan dahilinde gözükmüyor. Ben doğrudan sonuca doğru gideyim:
Siyasi İktidarların Merkez Bankalarını eskisine göre daha fazla eleştirmelerinin sebebi basit. Artık Merkez Bankalarının misyonu sona eriyor. Buna en ciddi kanıt kripto paraların ortaya çıkışı.
Kamu Bankalarının Para Otoritelerinin görevlerini gayet rahatlıkla icra edebilmeleri özel bankaların artık merkez bankalarının sadece “fonlama maliyeti” açısından değerli buldukları paranın Merkez Bankaları değil bankalar ve finans kuruluşları tarafından faiz çarpanıyla üretilmesi gerçeği aklı başında insanları harekete geçirmiş gözüküyor.
“Madem para artık karşılığı olmadan üretiliyor herkes kendi parasını üretebilir. Yeter ki itibarlı olsun ve parayla aynı fonksiyonlara sahip olsun”. Bu kadar basit. Bitcoin ve diğer kripto paraların üretilme felsefesinin altında bu gerçek var. Değiş Tokuş Aracı neyse itibarlı olması ve her yerde kullanılması yeterli olabiliyor. Ayrıca bir de “yatırım yapılabilme” özelliği de var.
Tüm bu gelişmeler siyasetin düzenleyici otoritelerden daha uzun ömürlü oldukları gerçeğini bize hatırlatıyor. Kapitalist Sistemin en önemli ürünü olan Bankalar Merkez Bankalarından önce de vardı. Dolayısıyla hem hakemlik hem de otorite görevi icra eden Merkez Bankalarının görevlerinin önemli bir kısmını yapamadığı durumda siyaset kurumunun hedefi haline gelebiliyor.
Doğru çalışmayan Parlamentolar Mahkemeler Belediyeler ve diğer Anayasal Kurumlar görevlerini doğru şekilde icra edemedikleri durumda eleştiriye uğramaları doğalken Merkez Bankalarını eleştirmek de tabii karşılanmalı diye düşünüyorum.
Ancak yukarıda bahsettiğim gerçekler sadece Merkez Bankalarını değil bu zamana kadar devam etmiş olan para sistemlerini de bitireceğini eğer şanlılarsa hızla değiştireceğini ve yeni duruma zorla da olsa adapte edeceğini şimdiden görebiliyorum. Bankalar ve Finans Kuruluşlarının da bu değişimi önceden görüp gerekli önlemleri alması konusunda karar vermeleri gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Emre Alkin